Konut Satım Sözleşmesinin Tarafı Olmayan Arsa Sahibinin Güven Teorisi Kapsamında Sorumluluğu

“Yükleniciden daire satın alan alıcının uğradığı zarardan sözleşme dışı arsa sahibinin sorumluluğu”

Mayıs 01, 2021 - 25 dakikalik okuma

Anahtar Kelimeler: Güven teorisi, normatif güven, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, zarardan sorumluluk, yüklenici, arsa sahibi, alıcı tüketici, üç köşeli ilişki, Swissair kararı, inter partes, nispilik ilkesi, çelişkili davranış yasağı, tüketici nezdinde haklı güven, dürüstlük kuralı

Nispilik ilkesi gereğince borç ilişkisi yalnızca bu ilişkinin tarafları arasında (inter partes) hüküm ve sonuç doğuracak, borç ilişkisinden doğan haklar ve borçlar da bu ilişkinin diğer tarafına karşı ileri sürülebilecek; bunların üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi mümkün olmayacaktır. Genel kural bu olmakla birlikte nispilik mutlak bir kural olmayıp, bu ilişkinin üçüncü kişilere de etkili olmasını sağlayan kanun veya sözleşme kaynaklı istisnalar söz konusu olabilmektedir. Örnek olarak 6502 sayılı TKHK bazı hallerde satıcı, üretici ve ithalatçıyı müteselsilen sorumlu tutmuştur. Kimi durumlarda sözleşmeye taraf olmayan kişinin yarattığı görünüş de nispilik ilkesine güven teorisi kapsamında getirilmiş bir istisna olarak karşımıza çıkmaktadır.

Temeli Alman hukuku olup, oradan İsviçre ve Türk hukukunu etkileyen güven sorumluluğu, bir kimsenin başka bir kimse nezdinde oluşturduğu görünüşün meydana getirdiği sonuçlara, kendisinin katlanması düşüncesine dayanmaktadır. Bilerek bir görünüş olgusu ortaya çıkaran kişinin daha sonradan bu durumun gerçek olmadığını ileri sürmesi çelişkili davranış yasağına, dolayısıyla da dürüstlük kuralına aykırı düşecektir.

Karşı taraf nezdindeki haklı güveni sözleşme tarafı olmayan üçüncü kişiler de oluşturabilir. Buna göre üçüncü kişi sözleşme müzakerelerini ve sözleşmenin kurulmasını verdiği güven ile bizzat etkilemiş, sözleşmenin kurulmasına sebep olmuşsa sözleşme tarafının uğradığı zararı tazmin etmesi gerekecektir. Güven sorumluluğundan bahsedilmesi için gerçekleşmesi gereken şartlar, karşı tarafta sözleşmenin meydana geleceğine dair haklı bir güven oluşturulması, güvenen kişinin iyiniyetli olması, güvenden sorumlu olacak kişi ve taraflar arasında dürüstlük kuralı kaynaklı özel bir bağın varlığı, taraflar arasında işlemsel bir temasın oluşması, bir zararın meydana gelmesi ve zarar ile yükümlülüğün ihlal edilmesi arasında uygun bir illiyet bağının olmasıdır. Bu şartlar sağlanır ve güven sorumluluğu doğarsa ortaya çıkan hukuki sonuç tazminat olacaktır. Güvenin boşa çıkması, hukukumuzda menfi zararın tazminini gerektirir.

Konu Alman hukukunda düzenlenmiş olup sözleşmeye taraf olmayan üçüncü kişiler karşı tarafa önemli ölçüde güven vererek, sözleşme müzakerelerini ve sözleşmenin meydana gelmesini ciddi derecede etkilemişlerse bu güvenin boşa çıkmasından sorumlu olacaklardır. İsviçre hukukunda ise güven sorumluluğuna ilişkin doğrudan bir düzenleme bulunmamaktadır. Konu Federal Mahkeme kararlarında değerlendirilmekte ve bir çerçeveye oturtulmaya çalışılmaktadır. Bu husustaki en önemli ve temel olarak kabul edilen karar Swissair kararıdır. Söz konusu olayda yavru şirket, satmak istediği lüks rezidansların tanıtımı için hazırlanan kataloglarda, ilanlarda, reklamlarda ve buna benzer alanlarda ana şirket Swissair’ın logosunu kullanmış ve ana şirketin her daim arkalarında olduğunu halka duyurmuştur. Federal Mahkeme’ye göre yapılan reklamlar neticesinde toplumda haklı bir güven, hukuki görünüş oluşmuştur. Bu sebeple yavru şirketin işlemlerinden dolayı ana şirket de üçüncü kişilere karşı güven sorumluluğuna göre sorumlu tutulmuştur.

Türk Borçlar Kanunu’nda pozitif bir düzenleme bulunmamakla birlikte TTK 209. maddesinde hâkim şirketler bakımından güven sorumluluğu düzenlenmiştir. Madde gerekçesinde de Swissair kararına atıf yapılmış ve şirketler topluluğunun toplumda veya tüketicide güvenden sorumluluğu kanunen düzenleyen ilk ülke olunduğu belirtilmiştir. Söz konusu hükme göre hâkim şirket, topluluk itibarının, topluma veya tüketiciye güven veren bir düzeye ulaştığı hâllerde, bu itibarın kullanılmasının uyandırdığı güvenden sorumlu tutulmuştur.

Borçlar hukuku açısından konunun sınırları tartışmalı olup konu, son zamanlarda mahkeme kararlarında gündeme gelmektedir. Güven sorumluluğunun hukukumuzda kavram olarak zikredildiği ve tartışıldığı en önemli kararlardan birinde Yargıtay HGK, sözleşmenin tarafı olmayan ancak alıcılar nezdinde haklı güven oluşturan belediyenin sorumluluğunu güven sorumluluğu çerçevesinde değerlendirmiş ve belediyeyi sorumlu tutmuştur. Yargıtay’ın benzer bir başka kararındaki karşı oyda da belirtildiği üzere edim yükümlülüklerinden bağımsız borç ilişkilerinin dayanağını oluşturan güven esası, kişinin iç dünyası anlamında psikolojik bir güveni olarak değil, normatif anlamda korunmaya değer “normatif güveni” ifade etmektedir. Normatif güven, TMK m. 2/1’de düzenlenmiştir. Kurulmuş bir sözleşmenin yorumlanması ve tamamlanması, dürüstlük kuralı ve güvene esası doğrultusunda gerçekleşmektedir. Burada hukuk mantığı ve hakkaniyet düşüncesinin yöneldiği ortak nokta, aralarında belli bir güven ilişkisi kurulmuş kişilerin bu güven ilişkisine dayanan haklı beklentilerinin korunması gerekliliğidir.

Uygulamada çoğu zaman yapılacak projenin reklam, ilan, broşür ve diğer tanıtım faaliyetlerinde belediyenin veya başka bir kamu kurumunun ismi ve logosu yüklenici şirket ile birlikte yan yana yer almakta, inşaatın belediye/kamu kurumu ile işbirliği içerisinde yürütüldüğü her iki tarafça da açıkça vurgulanmakta, hatta bazen o dönemin belediye başkanı tarafından bizzat o proje için çeşitli platformlarda demeçler verilmekte, projenin tanıtımı için bu kurumun tüm imkanları seferber edilmekte, yerel ve ulusal gazetelerde, haber sitelerinde projenin reklamı yapılmaktadır. Burada reklamlara ilişkin diğer düzenlemelerin göz ardı edilerek tüketiciyi yanıltan, tüketicide normatif anlamda bir güven oluşturan reklamların yapıldığı aşikardır. Dolayısıyla tüketicilerin yüklenici ile sözleşme yaptıkları sıradaki iradeleri etkilenmektedir. Projenin arsa sahibinin güvencesi altında yapıldığına dair alıcı nezdinde oluşan haklı güven, korunmaya değer bir güvendir. Burada farklı hukuki sebeplere binaen hem arsa sahibi hem de sözleşme tarafı yüklenici aynı zarardan dolayı müteselsilen sorumlu olacaktır. Konut satım sözleşmesinin tarafı olmayan arsa sahibinin, sözleşmeden doğan bir sorumluluğu olmasa da güven verici davranışlarının boşa çıkması sebebiyle alıcı tüketicinin uğradığı zararları tazmin etmekle yükümlü olması hakkaniyet ve hukuk güvenliğine en uygun çözüm olacaktır. Yargıtay da konusu bu olan olaylarda yukarıdaki gerekçelere dayanarak bu düşünceye göre kararlar vermekte, genellikle belediye veya başka bir kamu kurumu olan arsa sahiplerini güven teorisi kapsamında alıcı tüketicilerin uğradığı zararlardan sorumlu tutmaktadır.

Bültende Yararlanılan Karar: Yargıtay HGK 13-56/264, KT 04.05.2011; benzer yönde 13. HD, E. 2013/28184, K. 2014/9002, karar tarihi 11.06.2013

Kaynakça: Arat, Ayşe: Konut Satışında Üç Köşeli İlişkilerden Doğan Sorumluluk, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, Ekim 2018 Eren, Fikret: Borçlar Hukuku Özel Hükümler, 8.bs., Ankara, Yetkin Yayınları, 2020