Anahtar Kelimeler: Anonim Şirket, Yönetim Kurulu Üyeleri, Üst Düzey Yöneticiler, Anonim Şirket Ortaklarının Sigortalılığı, Vekalet Sözleşmesi, İş Sözleşmesi, Hizmet Sözleşmesi, İş Sözleşmesinde Bağımlılık Unsuru, Emir ve Talimat, Yönetim Kurulu Somut İşveren, 5510 Sayılı Kanun, 4/1-a; 4/1-b sigorta
Anonim Şirketler, sürekli ve zorunlu bir organı olan yönetim kurulu tarafından temsil ve idare olunur. Yönetim kurulu üyeleri ise somut işveren olarak kabul edilirler. İş hukuku açısından temel sorun, işveren ve işçi sıfatları aynı kişide birleşemeyeceğinden, yönetim kurulu üyesinin işveren kabul edilmesi halinde bu üyeyle yapılan iş sözleşmesinin akıbetinin ne olacağıdır. İş sözleşmesinin unsurları, bir işin görülmesi, işin ücret karşılığında görülmesi ve bu işin bağımlılık ilişkisine dayanmasıdır. Bağımlı iş görme unsuru, iş sözleşmesini diğer iş görme borcu doğuran sözleşmelerden ayıran en önemli unsurdur. Ancak YK üyelerinin bağımsız hareket etmeleri esastır. Üyelere emir ve talimat verecek bir başka organ bulunmamaktadır. İş sözleşmesi ise yapısı itibariyle işçi ile işveren arasında organ ilişkisi kuran bir sözleşme değildir. Yönetim kurulu üyesinin 6102 sayılı TTK kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmesi zaten ondan beklenen bir borçtur, bu sebeple Anonim şirket YK üyesi ile şirket arasındaki ilişki bir hizmet/iş ilişkisi olarak nitelendirilemez.
Yargıtay HGK bir kararında, yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasında bir hizmet sözleşmesi değil vekalet sözleşmesinin bulunduğu görüşünün hakim olduğunu, ilişkinin hak ve yükümlülükler bakımından TTK’ya tabi olduğunu açıkça dile getirmiştir. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, anonim şirketin yönetim kurulu başkanı ile anonim şirket arasında iş sözleşmesi adı altında bir sözleşme yapıldığı ve başkan tarafından iş akdinin haksız feshine dayanarak tazminat talep edildiği bir olayda bu ilişkinin vekalet akdine dayandığını ve uyuşmazlıkta ticaret mahkemesinin görevli olduğu yönünde karar vermiştir. Yargıtay 7. HD de buna paralellik göstererek hukuksal nitelikçe aynı zamanda yönetim kurulu başkanı sıfatı bulunan murahhas müdürler ile ortaklık arasında vekalet ilişkisi bulunmasından hareketle davayı TTK çerçevesinde ele almak gerektiğine hükmetmiştir.
Öte yandan, üst düzey yöneticilerin (yönetim kurulu üyelerinin altında çalışan CEO, genel müdür, finans müdürü gibi) bağımlılıkları zayıf olsa da bu kişilerin yönetim kuruluna bağlı ve hesap vermek durumunda oldukları açıktır. Bu kişiler yönetim kuruluna seçildiklerinde, bağımsız hareket edebiliyorlarsa, temsil ve ilzam yetkilerine sahipse ya da şirketin ağırlıklı hissedarlarından biri ise hem organ ilişkisinin baskın olduğu yönetim kurulu üyeliğinin hem de iş sözleşmesi ilişkisini içeren üst düzey yöneticiliğin birlikte götürülmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, şirkette genel müdür olan kişinin şirketin yönetim kuruluna seçildiğinde emir ve talimat alacağı tek kişinin yine kendisi olacağından iş ilişkisinin sona ermesi gerekmektedir.
Yargıtay HGK, ilke kararı olarak YK üyeleri ile banka tüzel kişiliği arasındaki hukuki ilişkinin vekalet akdine dayandığına, şirketin genel müdürü iken yönetim kurulu üyeliğine seçilen kişinin hizmet akdinin sona ereceğine hükmetmiştir. Yargıtay 9. HD, genel müdürün kişi-organ sıfatını haiz olup olmadığının araştırılması gerektiği, genel müdürün organ sıfatı kazanmaksızın yönetim kurulu üyesi olması halinde yürütmekte olduğu genel müdürlük görevi nedeniyle iş ilişkisinin devam ettiği, buna karşın şirketi temsil ve ilzama yetkili kişi-organ sıfatı kazanmışsa iş ilişkisinin sona erdiği görüşünü benimsemiştir. Daire, bağımlılık ilişkisinin bulunup bulunmadığı konusunda şüphe duyduğu durumda hukuki ilişkiyi nitelendirmeye çalışmaktadır.
Sigortalılık
Anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi olan ve olmayan ortaklarının sigortalılık statülerini ayrı ayrı ele almak gerekmektedir. Bununla birlikte anonim şirketlerin yönetim kurulu üyesi ortaklarının sigortalılığının tespiti açısından da 5510 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 01.10.2008 tarihi önem arz etmekte, ilgili kişilerin sigortalılık durumu bu tarihin öncesi ve sonrası için ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
Anonim şirket ortakları, 01.10.2008 tarihinden sonra şirkete yönetim kurulu üyesi olarak seçilirlerse 4/1-b kapsamında sigortalı olarak sayılırlar. Bu kapsamdaki sigortalılık, ortakların yönetim üyeliklerinin son bulması ile sona erer. Öte yandan, 01.10.2008 öncesinde 4/1-a kapsamında sigortalı olan yönetim kurulu üyesi şirket ortaklarının kazanılmış haklarının korunması gereğince, 4/1-a kapsamındaki statüleri, çalışmaları kesintiye uğrayana kadar devam edecektir.
Bununla birlikte 01.03.2011 tarihinden itibaren 4/1-b kapsamında sigortalı olan yönetim kurulu üyesi ortakalar, ortak olmadığı bir başka şirkette 4/1-a kapsamında çalışmaya başlarlarsa, yani bu iki sigortalılık statüsü çakışırsa, sigortalılık 4/1-a kapsamında olacak, dolayısıyla 4/1-b sona erdirilecektir.
Anonim şirket ortağı olmayan yönetim kurulu üyeleri, 5510 sayılı Kanun’un zorunlu 4/1-b kapsamı dışında tutulmuştur. Bununla birlikte, bu kişilerin çalışmalarının hizmet/iş sözleşmesi kapsamında nitelendirilemeyeceğini, bu kişiler ve şirket tüzel kişiliği arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesi niteliğinde olduğunu yukarıda açıklamıştık. Bu sebeple bu kişiler 4/1-a kapsamında sigortalı olarak değerlendirilemeyeceklerdir ancak bahse konu şirket bünyesinde hizmet akdi kapsamında bir başka görev üstlenirlerse 4/1-a kapsamında sigortalı olabileceklerdir.
Kaynakça: Yenisey, Kübra Doğan, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeliği ve İş Sözleşmesi Çelik, Nuri / Canikoğlu, Nurşen / Canbolat, Talat, İş Hukuku Dersleri, İstanbul 2018 Kocabıyık, Sami, Anonim Şirket ile Yönetim Kurulu Üyeleri Arasındaki İş Sözleşmelerinin Geçerliliği ve Hukuki Sorunlar, Legal Hukuk Dergisi, 17. Cilt, 200. Sayı, s.3427, Ağustos 2019